Lozan'a Giden Yol - 2
- Ünal Somuncu

- 20 Tem 2020
- 6 dakikada okunur
MONDROS MÜTAREKESİ

30 Ekim 1918 tarihinde Limni Adası’nın Mondros Limanı’nda İngiliz Agamemnon zırhlısında Mütareke (Silah Bırakışma Sözleşmesi) imzalandı. Sözleşmeyi İmparatorluk adına Bahriye Nazırı Rauf (Orbay) ve İtilaf Devletleri adına İngiliz Amiral Calthorpe müzakere etmişlerdi. Barış antlaşması görüşmeleriyle ilgili hiçbir koşul ileri sürülmediği için bu belge, Osmanlı İmparatorluğu’nun kayıtsız şartsız teslimi anlamına gelmektedir. 25 maddeden oluşan Sözleşme şöyle özetlenebilir:
- Sınırların denetlenmesi ve iç düzenin korunması için gerekli olan birlikler dışında ORDU DERHAL TERHİS EDİLECEKTİR. (md.5)
- Türk karasularında ya da Türkiye’nin işgalindeki sularda bulunan BÜTÜN SAVAŞ GEMİLERİ TESLİM EDİLECEKTİR. (md.6)
- Hicaz’da, Asir’de, Yemen’de, Suriye’de ve Irak’ta üslenen BÜTÜN GARNİZONLAR (md.16) ve Trablus ve Bingazi’de bulunan TÜM SUBAYLAR (md.17) TESLİM OLACAKTIR.
- Terhis edilecek ordunun bütün araç, gereç, silah cephanesi hakkındaki buyruklar yerine getirilecektir. (md.20) Silah ve cephane koruma altındaki depolara konulmuş, tüfek mekanizmaları ve top kamaları sökülerek işe yaramaz hale getirilmiştir.
-Kuzey-batı İran ve Güney Kafkasya’da bulunan ordu çekilecek (md.11) ve düzeni sağlamak için gerekli olanların dışındaki askeri unsurlar Kilikya’yı (Mersin, Adana ve doğusu) terk edecektir. (md.16)
-Müttefikler bütün Türk limanlarını (md.8) ve buradaki her türlü onarım olanaklarını özgürce kullanabileceklerdir. (md.9)
-Türk Hükümetinin haberleşmeleri dışında, telsiz telgraf ve kablo istasyonları Müttefik denetimine bırakılacaktır. (md.12)
- Ülkenin gereksinmeleri karşılandıktan sonra, Türk kaynaklarından kömür, akaryakıt ve deniz gereçleri satın alma kolaylıkları sağlanacak ve bunların ihracatı yasaklanacaktır. (md.14)
-Bütün demiryolları üzerinde Müttefik Denetleme Görevlileri yerleştirilecektir. (md.15)
- Osmanlı İmparatorluğu Almanya, Avusturya ve müttefikleriyle bütün diplomatik ilişkilerini kesecektir. (md.23)
- Müttefik savaş tutsakları ile gözaltındaki ya da tutsak Ermenilerin tümü İstanbul’da toplanarak hiçbir koşula bağlı olmaksızın Müttefiklere teslim edilecektir. (md.4)
- Denizci, asker ve sivil tüm Almanlar ve Avusturyalılar bir ay içinde ülkeden çıkartılacaktır. (md.19)
- Türk savaş tutsakları Müttefik Devletler buyruğunda tutulacaktır. (md.22)
- Boğazlardaki istihkâmlar (md.1), Toros tünel sistemi (md.10), Batum ve Bakü (md.15) ve Trablus ve Bingazi’deki bütün limanlar (md.18) Müttefikler tarafından işgal edilecektir.
- 6 Ermeni ilinde karışıklık çıkarsa, Müttefikler bu illerin herhangi bir bölümünü işgal etme hakkını ellerinde tutacaklardır. (md.24)
- Müttefikler, kendi güvenliklerini tehdit edecek herhangi bir durum ortaya çıkarsa, herhangi bir stratejik noktayı işgal etme hakkına sahip olacaklardır. (md.7)
Özellikle bu 7.madde nedeniyle Mondros, bir silah bırakışması sözleşmesinin çok ilerisine geçiyor ve Müttefiklerin kolayca kışkırtabilecekleri bir olayın ardından istedikleri yeri işgal hakkını doğuran bir belgeye dönüşüyordu.
“Düşmanca eylemler” 31 Ekim 1918’de terk edilmek gerekirken, Müttefikler buna uymadılar ve işgalleri başlatmak için barış antlaşmasını beklemediler. 7. Maddeyi kullanarak çeşitli yerleri işgal ettiler. Bu bağlamda;
- İngiliz, Fransız ve İtalyan donanmaları aralarına bir Yunan zırhlısını da alarak 13 Kasım 1918’de İstanbul’a gelip burada üslendiler.
-İngilizler 15 Kasım 1918’de Musul’u işgal ettiler.
-1919 ilkbaharında İtalyanlar Antalya ve Kuşadası’nı, Fransızlar Adana, Urfa, Maraş, Antakya ve İskenderun’u işgal ettiler.
-Silah toplamak ve ulaşım ağını denetlemek bahanesiyle İngilizler İzmit, Eskişehir ve Samsun’a; Fransızlar Zonguldak’a ve İtalyanlar Konya’ya askeri birlik yerleştirdiler.
-Müttefiklerin onayı ve teşvikiyle Yunanistan 15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgal etti.
-İngiltere, Fransa ve İtalya 16 Mart 1920’de İstanbul’u resmen işgal etti.
Mütareke imzalanınca İttihat ve Terakki’nin ileri gelenleri Rusya’ya kaçmış, Padişah Vahdettin Hükümet değişikliğine gitmiş ve 21 Aralık 1918’de Meclis’i feshetmişti. Daha sonra Damat Ferit Paşa’yı Hükümetin başına getirmişti.

MUSTAFA KEMAL BİR KEZ DAHA TARİH SAHNESİNDE
13 Kasım 1918’de 100 kadar büyük savaş gemisinden oluşan İtilaf donanması İstanbul kıyıları boyunca demirlerken, Türkiye’nin kurtuluşuna önderlik edecek Mustafa Kemal de cepheden başkente dönüyordu. Paşa İstanbul’da kaldığı 6 ay boyunca vatanın nasıl kurtarılabileceği konusunda çeşitli temaslar ve hazırlıklar yaptı (Alev Coşkun bu dönem hakkında bir kitap yazmıştır). İstanbul’da bir şey yapılamayacağını anlayan Mustafa Kemal Anadolu’ya geçmenin yollarını düşünmeye başladı. Bu dönemde arkadaşları Ali Fuat (Cebesoy) karargâhı Ankara’da bulunan 20. Kolordu Komutanlığı’na ve Kazım Karabekir karargâhı Erzurum’da bulunan ve savaş gücünü koruyabilmiş tek askeri birlik olan 15. Kolordu Komutanlığı’na atanmışlardı. Karadeniz bölgesinde Türk ve Rum eşkıya çetelerinin faaliyetlerinden kaynaklanan asayiş sorunları belirmişti. Özellikle Rum çetelerini temizlemek nazik bir işti. 9 Mart 1919’da İngilizler Samsun’a 200 kişilik bir askeri birlik çıkarmışlardı. Bu sorunu çözmek için Mustafa Kemal’in bu bölgeye 3. Ordu Müfettişi sıfat ve yetkisiyle gönderilmesi kararlaştırıldı. Böylece Hükümet için sivri bir kişilik İstanbul’dan uzaklaştırılmış olacaktı.
Mustafa Kemal’in Bandırma Vapuru ile Samsun’a hareket ettiği 15 Mayıs 1919 tarihinde Yunan Ordusu İzmir’e çıktı.
Kordon boyunca ilerleyen Yunan birliğinin başında yürüyen sancaktarı vuran Hasan Tahsin Millî Mücadele’nin ilk kurşununu sıkmış oluyordu. Teşkilat-ı Mahsusa (Gizli Servis) üyesi olan Hasan Tahsin şehit edildi. Yunan askeri o gün İzmir’in Müslüman mahallelerine dalarak binlerce Türk’ü öldürdü. Ege bölgesinde işgali genişleten Yunan askeri birlikleri Bergama’ya gelince yerel halkın silahlı direnişiyle karşılaştı. Egeliler Yunan işgaline karşı örgütlenmek ve silahla mücadele etmek gerektiğini anlamışlardı. Bölgenin ileri gelen kişilerinin girişimleri ve maddi katkılarıyla Kuva-yı Milliye (Ulusal Güçler) cephesi ve birlikleri kurulmaya başlandı. İzmir’in işgali, ülkenin birçok yerinde başlamış olan Müdafaa-i Hukuk (Hakları Savunma) örgütlenmesinin hızlanmasına ve yayılmasına neden oldu.
Mustafa Kemal Samsun’a geldikten sonra Havza’ya geçti. Buradan bütün kolorduların komutanları ve mülki idare amirleriyle haberleşmeye başladı. Hepsini ulusal hakların savunulması ve ulusal bağımsızlığın elde edilmesi için mücadeleye çağırdı. Doğal olarak bu eylemler İstanbul Hükümeti'ni ve işgal güçlerini rahatsız etti. 8 Haziran 1919’da Hükümet Mustafa Kemal’e İstanbul’a dönmesi talimatını verdi. O ise, 10 Haziran 1919’da bir genelge daha yayımladı. Bu belgede çeşitli Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i İlhak örgütlerinin kendisine milli mücadele hareketinin önderliğini önerdiklerini hatırlatarak, artık bu yola baş koyduğunu bildirdi. Aynı gün bazı komutan arkadaşlarını Amasya’ya toplantıya çağırdı.
AMASYA TAMİMİ (GENELGESİ)
Amasya toplantısı 19 Haziran 1919’da başladı. Toplantıya Mustafa Kemal yanında 20. Kolordu (Ankara) Komutanı Ali Fuat (Cebesoy), 3. Kolordu (Sivas) Komutanı Refet (Bele) ve Rauf (Orbay) katıldı. 15. Kolordu (Erzurum) Komutanı Kazım Karabekir ve Konya’da 2. Ordu Müfettişi Mersinli Cemal Paşa ile de toplantı boyunca telgrafla danışıldı. 21 Haziran 1919’da aşağıda özetlenen kararlar alındı:
- Vatanın bütünlüğü ve ulusun bağımsızlığı tehlikededir.
- Hükümet sorumluluklarının gereğini yerine getirmemektedir. Bu durum ulusun hiçe sayılması sonucuna varmaktadır.
- Ulusun bağımsızlığını yine ulusun azim ve kararı kurtaracaktır.
-Duruma çare bulmak, ulusun hak isteyen sesini dünyaya duyurmak için her türlü etki ve denetimden bağımsız bir ulusal kurulun oluşması gereklidir.
-Anadolu’nun en güvenli yeri olan Sivas’ta ulusal bir kongrenin toplanması kararlaştırılmıştır. Bunun için tüm vilayetlerin her livasından seçilecek üçer temsilci olası en kısa zamanda yola çıkarılmalıdır.
-Bu toplantıdan önce Erzurum’da bir bölge kongresi yapılacaktır.
Gizli olan son iki madde dışında kalan kararlar 22 Haziran 1919’da “Amasya Tamimi” başlığıyla ülkenin her yerine gönderilmiştir. Anılan gizli maddelere gelince, bunlara göre;
-Var olan askeri ve ulusal örgütler kaldırılmayacak, fakat sürdürülecektir.
- Askeri birliklerin komutanlıkları hiçbir suretle devredilmeyecektir.
-Silah ve cephane kesinlikle elden çıkarılmayacaktır.
-Bir yerin düşman işgaline uğraması, yalnız oradaki askeri birliği değil, tüm orduyu ilgilendirecektir.
Demek oluyor ki, bu karar uyarınca, hükümetin bir askeri birliği dağıtma veya ulusal bir örgütü kapatma kararına karşı gelinecektir. Hükümetin birlik komutanlıklarına yapacağı atamalar geçersiz sayılacaktır. Mütareke gereği İtilaf güçlerinin el koymak isteyeceği silah ve cephaneler teslim edilmeyecektir. Açıkça görülüyor ki, bu gizli madde İstanbul’daki Osmanlı Hükümeti’ne ve İtilaf Devletleri’ne karşı bir başkaldırma kararıdır.
Amasya’da Mustafa Kemal’in önderliğinde bir askeri örgüt oluşmuştur. Ancak bu örgütün amacı, Erzurum ve Sivas Kongreleri aracılığı ile kendine meşru bir demokratik taban yaratmak ve meclis seçimlerinin yapılmasını sağlamaktır.
ERZURUM VE SİVAS KONGRELERİ
Mustafa Kemal 27 Haziran 1919’da Erzurum’a geldi. Kongre hazırlıklarıyla uğraşırken, 8 Temmuz’da İstanbul Hükümeti’nden görevinden azledildiğini bildiren bir telgraf aldı. Bunun üzerine askerlik mesleğinden istifa etti.
23 Temmuz-7 Ağustos 1919 tarihleri arasında Mustafa Kemal’in başkanlığında toplanan Erzurum Kongresi’nde aşağıda özetlenen kararlar alındı:
1- “Vilayat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-u Milliye” ve “Trabzon Müdafaa-i Hukuk-u Milliye” cemiyetleri birleştirilerek “Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” kurulmuştur.
2- Doğu Anadolu birbirinden ve Osmanlı camiasından ayrılmayacak bir bütündür. Bütün Müslümanlar öz kardeştir. Mütarekenin imzalandığı günkü sınırlar içinde yaşayanların ezici çoğunluğu Müslümandır, bölünemez. Her türlü işgal ve müdahale, yurt içinde bağımsız birer Rumluk ve Ermenilik oluşması amacına yönelik sayılacaktır.
3-Hıristiyan unsurlara siyasal egemenliği ve toplumsal dengeyi bozacak yeni ayrıcalıklar tanınmayacak, fakat önceki haklara saygılı olunacaktır.
4-30 Ekim 1918 Mütareke sınırları içinde milliyet esaslarına uyan ve ülkemize karşı istila emeli beslemeyen herhangi bir devletin teknik, sınai ve iktisadi yardımı memnunlukla karşılanacaktır.
5-Hükümet baskı sonucunda Doğu Anadolu’yu terk ve ihmal zorunda kalırsa, geçici bir yönetim kurulacaktır. Osmanlı Hükümeti dağılırsa, öbür illerle, olmazsa tek başına savunma ve direnme yoluna gidilecektir.
6-Bu kongre kararlarına karşı kötü yorum ve telkinler millete ve vatana ihanet sayılacaktır.
7-Bu bir “İttihatçı Hareket” değildir. Seçimler en kısa zamanda yapılıp Mebusan Meclisi toplanmalıdır.
Bu kararlarda işgal ve istilaya karşı direnme, savunma ve mücadele azmi öne çıkmaktadır. Gerektiğinde bir yönetim yani Hükümet kurma düşüncesi dikkat çekmektedir. İşgallerin hepsinin yurt içinde bağımsız birer Rumluk ve Ermenilik oluşması gibi kötü bir amaca yönelik olarak algılanacağı belirtilmektedir. Seçimlerin yapılarak Meclisin toplanmasını sağlama, mücadeleye, halk tabanına ve millet iradesine dayanılarak demokratik meşruiyet kazandırma girişimidir. İmparatorluğun Arap topraklarından bahsedilmemesi, tersine Mütareke sınırlarının belirtilmesi dikkat çekicidir. Bu, aslında imparatorluktan vazgeçme kararıdır.
Kongre, Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni yönetmek üzere Mustafa Kemal başkanlığında bir temsilciler kurulu seçti.
Erzurum’daki bölgesel kongreden sonra 4-11 Eylül 1919 tarihleri arasında Sivas’ta yurt çapında bir kongre toplandı. Kongre başkanlığına Mustafa Kemal seçildi. Sivas Kongresi Erzurum’da alınan kararları aynen benimsedi ve “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adı altında yurt ölçüsünde bir örgüt kurdu. Erzurum’da olduğu gibi, yönetim kurulu işlevini yerine getirmek üzere, Mustafa Kemal’in başkanlığında bir temsil heyeti oluşturuldu. Heyet, en kısa zamanda seçimleri yaptırmak ve Mebusan Meclisi’nin toplanmasını sağlamakla görevliydi.







Yorumlar