Lozan'a Giden Yol - 1
- Ünal Somuncu

- 20 Tem 2020
- 4 dakikada okunur
Lozan Barış Antlaşması yeni Türkiye’nin çağdaş bağımsız ve ulusal bir Devlet olarak uluslararası topluluk tarafından kabul edilmesinin ana belgesidir. Bu anlamda Antlaşma yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedi olarak değerlendirilebilir. Tartışmasız anıtsal bir yapıttır.
Dış ve iç düşmanlara karşı, büyük ihanetlerin üstesinden gelinerek, yokluk içinde çok büyük acılara ve devasa fedakârlıklara katlanılarak kazanılan Kurtuluş Savaşı, uluslararası siyaset ve diplomasi alanında Lozan Barış Antlaşması ile tamamlanmış ve taçlandırılmıştır.
Millî Mücadele kapsamında ne askeri, ne de diplomatik zafer kolay elde edilmemiştir. Lozan’da nihai başarıya ulaşan yol çok uzundur, yokluklarla, amansız güçlüklerle ve tuzaklarla doludur.
Bu yola çıkmadan önce, yakın Türk tarihinin bazı dönüm noktalarını anımsamakta yarar vardır. Yarardan öte, Türkiye Cumhuriyeti’nin Osmanlı İmparatorluğu’nun ardıl Devleti olduğu düşünülürse, olaya tarih sahnesinden ve perspektifinden bakmak gerekli, hatta zorunludur da…
İMPARATORLUĞUN GERİLEMESİ VE YIKILMASI

Yenilgiyle biten Türk-Rus savaşının ardından yapılan 1699 Karlofça Antlaşması’ndan başlayarak Osmanlı İmparatorluğu girdiği tüm savaşlarda sürekli toprak kaybederek gerileme devrine girmiştir.
19.ncu yüzyıl İmparatorluğun yıkılma devri olmuştur. Yapılan tüm savaşlarda yenilgiler ve toprak kaybı sürmüştür. Üstelik 1789 Fransız İhtilalinin doğurduğu milliyetçilik akımının etkisiyle İmparatorluk sınırları içindeki yabancı milletler bağımsızlıklarını kazanarak kopmuşlardır. Bu kapsamda, 1829’da Yunanistan,1878’de Sırbistan, Karadağ ve Romanya ve 1908’de Bulgaristan birer bağımsız Devlet olarak ortaya çıkmışlardır.
19.uncu yüzyılın sonu ve 20.nci yüzyılın başında hasta adam olarak anılan İmparatorluğun topraklarının paylaşılması konusunda zamanın büyük Devletleri (İngiltere, Fransa, Çarlık Rusya’sı ve Almanya) arasında ikili ya da çok taraflı çeşitli anlaşmalar yapılmıştır.
Bu tarih kesitinde İngiltere Mısır ve Kıbrıs’ı ele geçirmiş, Fransa Tunus ve Cezayir’i işgal etmiştir. Fransa’nın Fas’ı ilhakı üzerine telaşlanan İtalya, harekete geçerek 29 Eylül 1911’de Osmanlı İmparatorluğuna savaş ilan etmiş ve Libya’ya saldırmıştır. Savaşın başında güçlü donanmasıyla 12 Adaları işgal ederek Libya ile ikmal yolunu kesmiştir. Balkanlar’da savaş olasılığı belirince, 15 Ekim 1912’de İtalya ile alelacele Uşi Barış Antlaşması yapılarak Libya ve 12 Adalar İtalya’ya terk edilmiştir.
BALKAN SAVAŞLARI
17 Ekim 1912’de Birinci Balkan Savaşı patlamış, ardı ardına yapılan meydan muharebelerinin hepsinde Osmanlı ordusu ağır yenilgiye uğramıştır. Çünkü siyasete bulaşmış olan ordu zayıf düşmüştü. Bulgar ordusu Çatalca’ya kadar ilerlemiş ve 26 Mart 1912’ Edirne teslim olmuştur. 30 Mayıs 1912’de yapılan Londra Barış Antlaşmasına göre Osmanlı İmparatorluğunun Avrupa sınırı Midye-Enez hattına gerilemiş ve Edirne kaybedilmiştir.
30 Haziran 1913’de İkinci Balkan Savaşı çıkmıştır. Balkan Devletleri Osmanlı’dan aldıkları toprakları paylaşamayınca, Bulgaristan müttefiklerine saldırmış ve yenilgiye uğramıştır. Bu gelişmeyi fırsat bilen Osmanlı ordusu 22 Temmuz 1913’de Edirne ve Kırklareli’ni geri almıştır. 29 Eylül 1913’de imzalanan İstanbul Antlaşması ile Meriç Nehri sınır olarak belirlenmiştir.
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI
Anımsanacağı gibi, 19.uncu yüzyılın sonlarına doğru, özellikle Almanya’nın ve İtalya’nın birliği sağlandıktan sonra Avrupa’da güç dengeleri değişti. Bu gelişme üzerine bir cepheleşme başladı. Bir yanda Almanya, Avusturya-Macaristan ve İtalya’nın oluşturduğu İttifak bloğu, diğer yanda İngiltere, Fransa ve Rusya’dan oluşan İtilaf bloğu ortaya çıktı. Bu ülkeler arasında gitgide büyüyen çıkar çatışması savaş olasılığını arttırmaktaydı. Bir siyasi suikastın fitili ateşlemesiyle Ağustos 1914’de Birinci Dünya Savaşı patladı. Savaşın başında İtalya ve Osmanlı İmparatorluğu tarafsız kaldılar. İtalya olası toprak kazanımları vaadiyle Mayıs 1915’de İtilaf Devletleri yanında savaşa katıldı. Osmanlı İmparatorluğu savaş çıkmadan önce İngiltere ve Fransa ile ittifak arayışına girmiş, fakat bu girişimlerden bir sonuç alamamıştı. Bu Devletlerin paylaşmayı tasarladıkları bir ülkeyle müttefiklik bağı kurmağı düşünmemeleri doğaldı. Savaş başladıktan sonra Osmanlı İmparatorluğu Almanya ile ittifak anlaşması imzaladı. Bu konudaki görüşmeleri aralarında Talat ve Enver Paşaların bulunduğu 4 kişi diğer kabine üyelerinden gizli olarak yürütmüşlerdi. Savaş başladıktan sonra yapılan böyle bir bağıtın ülkeyi yalnız bir ittifaka değil, aynı zamanda savaşa da sokacağı kuşkusuzdu. Nitekim İmparatorluk 1914 yılı Kasım ayında bir oldubitti sonucu Almanya ve Avusturya-Macaristan yanında savaşa fiilen girdi. Türklerin silkiniş ve dirilişini simgeleştiren destansı Çanakkale savunmasına (1915) ve Irak’taki Kutülamere (1916) zaferine rağmen, Osmanlı İmparatorluğu müttefikleriyle beraber savaşı kaybeden taraf oldu.
İtilaf Devletleri Osmanlı İmparatorluğu’nun sonunu görmüşler ve daha savaş sona ermeden topraklarını paylaşmayı düzenlemişlerdi. İngiltere, Fransa ve Rusya arasında 26 Nisan 1916’da yapılan anlaşmaya göre: Rusya, bir Arap Devleti kurulmasını ve Suriye, Adana ve Mezopotamya’nın İngiltere ile Fransa arasında paylaşılmasını kabul ediyordu. Buna karşılık Rusya Erzurum, Van, Bitlis vilayetleri ile Van’ın güneyinde Fırat, Muş ve Siirt vilayetleri arasında kalan toprakları ve Trabzon’un batısında sonradan belirlenecek bir noktaya kadar Karadeniz kıyılarını alacaktı. İngiltere ile Fransa arasında Mayıs 1916’da yapılan Sykes-Picot Anlaşması hükümlerine göre; Suriye’nin Akka’dan başlayarak kuzeye doğru Beyrut’u da içine alan bütün kıyı bölgesi ile Adana ve Mersin vilayetleri Fransa’nın olacaktı. Bağdat ve Basra arasındaki Dicle ve Fırat bölgesi İngiltere’ye bırakılacaktı. Geriye kalan topraklarda bir Arap Devleti veya Arap Devletleri Federasyonu kurulacaktı. İskenderun serbest liman ve Filistin de uluslararası bölge olacaktı. Rusya’da yapılan Kasım 1917 İhtilali sonrasında Çarlık döneminin tüm gizli belgeleri arasında yukarıda sözü edilen anlaşmalar da açığa vuruldu.
İhtilalden sonra Rusya savaştan çekildi. İttifak Devletleriyle 3 Mart 1918’de Brest-Litovsk Barış Antlaşmasını imzaladı. Bu antlaşmayla Osmanlı İmparatorluğu 1876-77 savaşında yitirilen Kars, Ardahan ve Batum sancaklarını Rusya’dan geri aldı. Mart 1917’de A.B.D.’nin İtilaf Devletleri yanında savaşa girmesi Avrupa cephesindeki dengeleri değiştirdi. 1918 güzü geldiğinde İttifak Devletleri için savaşın sonu görünmüştü.
14 Eylül 1918’de Avusturya-Macaristan İmparatorluğu İtilaf Devletleri'ne barış için başvurdu. İttifak Devletleri safında savaşa girmiş olan Bulgaristan, Balkan cephesinin çökmesi üzerine 29 Eylül 1918’de mütarekeyi kabul etti.
Bulgaristan’ın savaştan çekilmesi ve Irak, Suriye ve Filistin cephelerindeki yenilgiler üzerine Osmanlı İmparatorluğu da 4 Ekim 1918’de barış istedi. Yeni cephe ancak Halep’in kuzeyinde ve mütarekeden birkaç gün önce Mustafa Kemal’in komutanlığı altında oluşturulabildi. O hattan itibaren artık Anadolu’nun savunması başlıyordu.







Yorumlar